Mayıs 22, 2010

sallanmak

ânın kucağında
doğumdan önceye
ölümden sonraya

Mayıs 13, 2010

böcek

sert kabuklu o böcek
hiç de acelesi yok üstelik
sürüne sürüne gidecek
ince gri yüzeyinde beynimin
güçlü ayak izleri var
belleğim kadar zayıf bileklerinin
dönülmedik köşe
geçilmedik koridor bırakmayacak
sert kabuklu o böcek
son kalan aralığında zihnimin

kağıt

bir burası kaldı sığınılacak
senin sınırsız beyazın

inci

taşsa da kabuğundan
hep içinden söyler

ödünç

bir gece elbisesi arıyorum
şöyle gösterişli bir şey olsun
tüm kusurlarımı kapatsın
beni sana saklasın
ödünç de olabilir
sevdiğin kadınlardan mesela
eğer beni de sevmeni sağlayacaksa

sır

kendine ermiş
sonsuza dökülmüş
sureti susmuş
aynalar konuşmuş
yıldızlar uyanmış
güle fısıldamış
tanrılar dalmış
çingene kızı duymuş

soru

içimde bir kuş sürüsü
çığlık çığlığa göçmekte
her düş mevsiminin ardından
inatla senin iklimine

deney

bu kez hayatta kalmak için kesti bileklerini

fantastik dörtlü

hain şehir
gülünç dert
nonstop gelgit
kendini red

mart

sokağın son soğuklarıydı
eski moda bir telefonun ucunda
babamın günah çıkaran sesi
ve acele edilmiş affedişler vardı

şey

bazen olur hani
hep oradadır da sen
farketmemişsindir
iri bir hayvan gölgesidir
bir sabah beliriverir aynada
hızlıca döndüğünde arkana
gözden kaybolacağına
dikilir.

toplu taşıma insanları

yaşamak
arada soluklanıp
ziyadesiyle çırpınarak

sen ben

yüzdüysek de biteviye
sanki bir kulaçtan öteye
gidemedik

yol

büyük ve kırmızı oklar işaret ediyor dönüşleri
büyük ve kırmızı oklar
her biri kan kırmızı her biri zehirli